Yeni kesilen etleri en az 12-24 saat dinlendirdikten sonra tüketmeliyiz. Dinlendirilmeden tüketilen etler sert yapıda olduğu için sindirim problemlerine yol açmaktadır.
Et tercihini kavurma, kızartma yerine ızgara haşlama veya fırında pişirme şeklinde tercih edelim.
Eti pişirme sırasında ilave yağ, kuyruk yağı, iç yağ kullanmayalım eti kendi yağında pişirelim.
Etin yanında bol yeşillik salatası tercih edelim.
Et sindirimi zor bir besin olduğu için öğlen saatlerinde tüketmek sindirim ve hazımsızlık problemlerinin önüne geçmektedir.
Bayram tatlı ve ikramlıklarını tüketirken porsiyon kontrolüne dikkat edelim.
Günlük su ihtiyacınızı karşılayalım, en az 10 bardak su içelim.
Sağlıklı beslenebilmek adına haziran ayı sebze ve meyvelerine birlikte bakalım. Sebzelerden bizleri bakla, bamya, börülce, enginar, bezelye, domates, salatalık, semizotu, taze fasulye karşılarken meyvelerden ise dut, çilek, kiraz, kayısı, şeftali, yeşil erik ve malta eriği karşılıyor.
Bamya: İçeriğinde bulunan çözünmez lif bağırsak sağlığına olumlu etki sağlamaktadır.
Domates: Sodyum ve kolesterol miktarı düşük, likopen, A vitamini ve C vitamininden zengin iyi bir potasyum kaynağıdır. İçerdiğinde ki likopen çiğ domatese göre pişmiş domateste daha fazla miktarda bulunarak kalp sağlığı ve kanser riskini azaltmaktadır.
Kiraz: İçerdiğinde ki polifenoller sayesinde antioksidan ve antiinflamatuar etkiye sahiptir. 1 porsiyon kiraz 12 orta boy olup porsiyon kontrolü zor bir meyvedir.
Kayısı: Yapısında bulunan lif bağırsak hareketliliğini arttırarak kabızlığın giderilmesinde etkilidir. 1 porsiyon kayısı 3 orta boydur.
1.Yemekleri yavaş yavaş uzun çiğneyin
2.Öğün atlamayın
3.Porsiyonlarınızı küçültün ve küçük tabaklar kullanın
4.Öğünlerden 20-25 dakika önce su için
5.Yemeğiniz bitince hemen masadan kalkın. Masada uzun süre kalmanız yemek yemenizi artıracaktır.
6.Fiziksel aktiviteyi arttırın. Haftada en az 3 gün 30-45 dakika yürüyüş yapın
7.Sebze-meyve tüketimine dikkat edin
8.Yemekleri çatalla tüketin bu yemek sularının az tüketilmesini kolaylaştıracaktır
9.Günde 1-2 bardak yeşil çay tüketin
10.Yemek masanızda mevsim salatasına yer verin
Günümüz koşullarında her besini her mevsim bulabilmek oldukça mümkün fakat tüketmek ne kadar sağlıklı ve doğru? Mevsiminde yetişen sebze ve meyveler besin değeri, lezzet ve tat açısından farklı olmakla birlikte ekolojik dengenin korunmasını sağlamaktadır.
İlkbaharın gelmesiyle vücudun sıvı ihtiyacı artmaya başlar ve mevsimsel beslenme bize bunu da sağlamış oluyor. İlkbahar-yaz mevsimleri bizlere daha sulu sebze ve meyveleri sunar. Sağlıklı beslenebilmek adına mayıs ayı sebze ve meyvelerine birlikte bakalım. Sebzelerden bizleri enginar, semizotu, ısırgan otu, ebegümeci, kuşkonmaz ve deniz börülcesi karşılarken meyvelerden ise dut, çilek, yeşil erik ve malta eriği karşılıyor.
Enginar; Karaciğer ve safra fonksiyonlarını iyileştirici etkiye sahip olmakla birlikte bağırsak sağlığı ve kan şekeri regülasyonun sağlanmasına da yardımcıdır.
Semizotu: Bitkisel omega-3 kaynağıdır ve antioksidan özelliği sayesinde hastalıklara karşı koruyucu etki sağlar.
Deniz Börülcesi; Diyet lifi ve zengin mineral içeriğine sahiptir. Yüksek C vitamini seviyesi hastalıklara karşı koruyucu ve tedavi edici özelliktedir.
Kuşkonmaz; Antkioksidan, antifungal, antibakteriyel, antikoagülan gibi birçok etkiye sahiptir. Fitoösrtojen özelliği yumurtalık fonksiyonlarına olumlu etki sağlar. İyi bir lif kaynağı ve prebiyotik etkisi bağırsak sağlığı için oldukça önemlidir.
Çilek; Su içeriği fazla olan yüksek miktarda folat ve C vitamini içeren bir meyvedir. Yapısından bulunan protein alerjik reaksiyonlara neden olabilmektedir bu nedenle 1 yaşından küçük bebeklerin çilek tüketimine ayrıca dikkat edilmesi gerekir. 1 porsiyon çilek 10-12 orta boy olup porsiyon kontrolü zor bir meyvedir.
Yeşil Erik; Antioksidan, sindirime yardımcı ve müshil etkisine sahip bir meyvedir. 1 porsiyon erik 10 orta boy olup porsiyon kontrolü zor bir meyvedir.
Malta Eriği; Yenidünya olarak da bilinen malta eriği antioksidan açıdan zengin öksürük, bronşit ve balgam atılımı gibi durumlarda olumlu etkiye sahiptir. Oldukça hassas bir meyve olduğundan taze tüketilmesi önerilir.
Dut; Beyaz, kara ve kırmızı dut olmak üzere farklı çeşitleri bulunur. Dut meyvesinin zengin besin öğesi içeriği antioksidan, anti-enflamatuar, anti-anemik birçok fayda sağlar.
Bir ilişkiyi ya da kişiyi niçin istediğinizi açıklayamıyorsanız aşık değilsiniz demektir. O kişiyi gördüğünüzde ya da düşündüğünüzde içinizde yükselen bir heyecan dalgası dışında bir açıklamanız yoksa aşık değilsiniz demektir. Ya da o kişiyi düşünmeden edemiyorsanız aklınızdan çıkaramıyorsanız ve yinede onu niçin istediğinize ilişkin bir açıklamanız yok ise aşık değilsiniz demektir. Böylesi bir durumdaysanız yol yakınken zaman yitirmeyin bir pskiyatriste müracaat edin derim.
Ağırlıkla depresyon hastalarında olmak üzere ruhsal rahatsızlıkların çoğu takıntılar, yersiz kuruntu ve endişeler, nedensiz heyecanlar, evhamlar ile elle tututulur gözle görülür hale gelirler. Evhamlar, kuruntular, takıntılar ve yersiz heyecanlar kişinin kendine ya da başkalarının o kişiye yaptığı açıklamalara rağmen geçmez, dinmez. Tekrar tekrar bozuk plak gibi yaşanmaya devam ederler. Beyin ruhsal hastalık ürettiğinde herhangi bir şeye sarar, bu bazen aile yakınları için yersiz bir endişelenme, bugün ya da geçmişte kalmış bir söz davranış ya da olaya takılıp kalma, evinin ya da vücudunun kirli olduğu ya da yeterli derecede temizlenmediği hissine kapılmada olduğu gibi. İşte bu beyin bazende bir kişiye takar ve niçin o kişi, neden o değilde bir başkası değil, onda ne buluyorsun, onunla olmak ne demek, onla olduğunda ne olacak, onunla olmanın sana katkısı ne diye sorulduğunda afallıyorsa bu beyin aşk değil ruhsal sıkıntı üretiyor demektir. Karşılık göremeyen aşklar moral bozukluğuna neden olurlar. Moral bozukluğu geliştiricidir. Araştırmaya sorgulamaya yol açar. Kişi kendini ve karşıdakini sorgular. Hayatı sorgular. Eksikliklerini ve güçlü yanlarını keşfeder.
Oysa nedensiz heyecan ve nedensiz takıntı olarak aşk bir ruhsal hastalık belirtisinden ibarettir. Keza aşık olduğunu söyleyen kişi depresyonun diğer belirtilerinide yaşar.
Nedir onlar? Gün içinde ya da bir kaç gün aralıklarla yaşanan;
• Mutsuzluk, boşluk ve anlamsızlık hissi, isteksizlik ya da eskiden tat veren şeylerden haz alamama
• Yorgunluk ya da enerji kaybı
• Uykusuzluk ya da gün içinde çok uyuma
• İştahsızlık ya da çok yeme
• Kilo kaybı ya da kilo alma
• Ani çıkışlar, sinirlilik ya da öfke patlamaları
• Unutkanlık
• Konsantrasyon eksikliği
• Yersiz kuruntu ve endişeler
• Bugüne ya da geçmişe ait konulara takılıp kalma
• Geleceğe dair abartılı endişeler.
Hayatına giren ya da hayatına girdiğini düşündüğü kişiden başkasını ve başka bir şeyi düşünemez hale gelmiş biri depresyon hastalığının pençesinde kıvranıyor olabilir. Ruhsal hastalığı nedeni ile bir kişiyi takıntıya dönüştüren ve depresyon hastalığından muzdarip bir insana, insan aşık olunca böyle olur denmemeli. Neden bir psikiyatristle görüşmüyorsun, yaşadıkların, hissettiklerin ve düşündüklerin bana çok normal gelmiyor denmeli. Sağda solda böyle konuşmalara ve yazılara çok rastlıyoruz. Oysa bu konuşmalar ve yazılar depresyon ya da bir ruhsal hastalığa aşk gibi bir muamele çekmemize neden oluyor. O kişinin hasta olduğunu ve tedavi görmesi gerektiğini gözden kaçırmış oluyoruz. Ve daha vahimi de aşık olduğunu sanan o kişiyi depresyon hastalığının sonuçları ve kendisi ile o kişiyi yalnız ve baş başa bırakmış oluyoruz. Aşırı hareketli, arzu istek ve öfkesini kontrol edemeyen bir çocuğa yaramaz ele avuca sığmaz gibi yakıştırmalar yaparsanız, çocukta ebeveynlerde bu davranışları karakter gibi algılarlar. Çocukta bu olup bitenleri hiperaktivite rahatsızlığı olarak adlandırırsanız ebeveynin çocuğa yaklaşımı değişir çocuğunda kendine yaklaşımı farklılaşabilir. Yaftalama ya da adlandırma yaptığınız şey her neyse ona karşı yaklaşımınızda, yaftalamanız ya da adlandırmanızdaki gibi olur. Yani adlandırmalar diğer bir deyişle etiketlendirmeler dikkatli yapılmalıdır.
Bilgideki değişime paralel adlandırmalar da değişmelidir. Depresyon hastalığının bir belirtisi olan “kişiye takılma ya da saplanmaya” aşk muamelesi çekmeyelim. Keza depresyon hastalığı sinsi bir hırsız gibidir. Hep çalar. Zamandan çalar. Enerjimizi çalar. Hayata bağlayan duygularımızı çalar. Yaratıcı motive edici düşüncelerimizi çalar, performansımızı çalar.
Aşk mutsuzluğa kapı açıyorsa ya da “Bir enerji ve coşku patlamasına” neden oluyorsa bir şeylerin ters gittiğini düşünmeliyiz.
Biri öldüğünde yas tutarız. Siyahlara bürünürüz. Acımızı diğerleride duysun diye. Ölüm bir doğa yasasıdır. Amenna kabulümüzdür. Gerçi bir çok doğa yasasını insan kendi lehine çevirdi. Belki de sırada ölüm var. Asıl anlamadığım yaşayan ankara escort birinin ardından yas tutmak. Geçenlerde sokağın birinde tanıdık bir kadına rastladım. Siyah bir fular bağlamış boynuna. “Hayırdır” dedim. Net hatırlamıyorum şimdi, geçmiş zaman oldu. Çocukluktan gelen bir ilişkisi varmış. Bir ara ayrılıp yeniden birleşmişler. Sonra bakmış ki adam canını sıkıyor. Kesmiş biletini adamın. “Yaşayan bir ölüdür, şimdi o” dedi. “E, fular” dedim. “Yaşayan ölü için” dedi. Sonrasında “Neylersin” “Hayatın yasaları” “Zamanı ıskalamak” dedi. Daha çok şey dedi, anımsamadığım. Afalladım her şey rituellerine uygundu. Sokağın sonuna sincan escort vardığımda, aklıma bir muziplik düştü. Bir ilişki acı mı verdi. Kes ipini diğeri zombiye dönüşsün. Cenazesine git. Siyahlar giy. Sonuç:
Sanığı, tanığı ve yargıcı kendin olduğun bir mahkemede “beraat” le sonuçlanan bir karar. Yerseniz.
Kendine zarar verme ya da eşyalara zarar verme basit bir sinirlilik hali olarak değerlendirilmem
Kendine eşyalara yada karşıdaki kişiye zarar verici davranışları olan kişiler kendilerini kontrol edemezler. Bazen yaptıkları davranışlardan dolayı kendilerini suçlayabilir bazende tepkilerinde haklı olduklarını öne sürebilirler. Her iki durumda da davranış devam edecektir. Bu nedenle bu türden davranış sergileyen kişiler ve birlikte yaşadığı insanlar uyanık olmalıdırlar.
Ağırlıkla depresyon hastalığına bağlı olan bu davranışlar için bir uzman yardımı gerekmektedir. Kendine eşyalara yada diğer insanlara zarar verici davranışlarda bulunan kişilerde depresyon hastalığında gözlenen tespit edilen aşağıdaki diğer ruhsal rahatsızlık belirtilerine de dikkat edilmelidir.
- Kişi ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla) kendisini yorgun ve enerjisi azalmış gibi hissetmektedir, başka zaman kolaylıkla yapabildiği günlük işlerini ya da işini artık kendini zorlayarak yapabilmektedir.
- Günlük işlerini (ev temizliği alışveriş vb.), işini ya da sosyal ilişkilerini ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla) sürdürmekle ilgili bir isteksizlik mevcut olmasına karşılık bu tip aktiviteleri görev ve zorunluluk olduğu için yerine getirmektedir.
- Hastaların bir kısmı ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla) havanın basık olduğu dönemlerde kendini daha kötü hissettiğini belirtmektedirle
r. - Sıkıntı ve üzüntü verecek konulara ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla) takılıp kalma. Hastanın bu tür konulardan uzaklaşma isteği ve çabası olmasına karşılık bunu başaramama
- Ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla) endişe ve karamsarlık hali mevcuttur. Hasta yakınları, sürekli olumlu telkinlerde bulunmalarına karşılık hastanın bu ruh halinden çıkamadıklarını söylemektedirler
. Bazen hastanın kendiside endişe edecek ya da üzülecek bir durum olmamasına, iyi bir aile ve iyi bir eşe sahip olmalarına, parasal sorunları olmamalarına rağmen neden böyle hissettiklerini anlayamadıkların ı belirtmektedirle r. - Hareketlerde ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla) bir yavaşlama, dalıp gitmeler, dalgınlık halleri.
- Ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla) unutkanlık, dikkatini bir konuya vermede güçlük (Hasta ve yakınları unutkanlık halinin son zamanlarda arttığını geçmişte böyle sorunları olmadığını söylemektedir).
- Ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla) veyahut sürekli alkol, esrar, kokain gibi maddeleri kullanmaya eğilim
- İştah ve uykuda ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla) artma ya da azalma şeklinde değişiklikler. Gün içinde uyku uyumaya eğilimli olma. Depresif dönem günler ya da aylar sürdüğünde hasta, uykuya dalamamaktan sık sık uyanmaktan yakınabilmektedi
r. Uyusa bile uykusunu alamadığından şikâyetçi olabilmektedir. Kilo kaybı ya da kilo artışları hastanın yakındığı konular arasındadır. - Hasta ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla) ağzının tadının kalmadığını ne yese tat alamadığını söyleyebilmekted
ir. - Ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla) kalabalıklarda sıkılma
- Ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla) seslere tahammülsüzlük
- Ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla) ağlama krizleri
- Çekingen davranışlar sergileme [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]
- Başını alıp uzaklara gitmek istediğini belirtme [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]
- Aklından bir an için intihar düşüncesinin geçmesi[ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]
- Öfke nöbetleri [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]
- İnsanlara ya da eşyalara zarar verme isteği [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]
- Aklından uzaklaştıramadığ
ı takıntılı düşünceler. Geçmişe ya da geçmişte yaşanılanlara ya da bugünlerde yaşanılan sıkıntı veren konulara abartılı bir biçimde takılıp kalma. Hastalar bu durumu kasetin geri saymasına ya da bozuk plağın hep aynı yeri çalmasına benzetmektedirle r. [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)] - Nedensiz bir korku ve heyecan [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]
- Evham ya da diğer bir deyişle abartılı yersiz düşünceler [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]
- Aklını yitireceği ya da delireceği korkusu [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]
- Kalp krizi geçireceği, felç olacağı, düşüp bayılacağı ya da nefessiz kalacağı korkusu yaşama [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]
- Yalnız dışarı çıkamama ya da yalnız kalamama [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]
- Kötü bir hastalığı ya da kanser olduğun ilişkin zihni meşgul eden düşünce ve korkular içinde bulunma [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]
- Ani parlama, öfke patlamaları, insanlara ya da evdeki eşyalara zarar verebilme (bu dönemde yasal suç işleyebilme olasılığı artmaktadır). [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]
- Anlık kendine zarar verme diğer bir deyişle intihar etme isteği ortaya çıkabilmektedir. Hasta[ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)] çoğunlukla anlık gelen ve kısa süren bu intihar etme isteğinin önüne (Çocuklarını ailesini ya da bu durumun geçiciliğini düşünerek) geçebilmektedir. Fakat yinede azımsanmaması gereken büyük bir çoğunluk sıkıntı veren ve bitmeyecekmiş gibi gelen bu ruh haline son vermek için intihar etmektedir.
- Sürekli bir iç sıkıntısı ve gezinme isteği. [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]
- Kendisine yönelik olsun ya da olmasın yapılan davranış ya da sözler karşısında, tepki verme, alınganlık gösterme. [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]
- Hayatı sıkıntı verici ya da boş olarak algılama. [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]
- Yaşanan olaylardan kendini sorumlu tutma
- Karar vermede güçlük, anımsamada zorluk [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]
- Konsantrasyonda azalma[ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]
- Her şeyi olumsuz yanından görme, hayatı donuk ve cansız bir yer olarak algılama. [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]
- Beyninin durduğu ya da çalışmadığı hissini yaşama. Her şeyi geç olarak algıladığı hissini yaşama [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]
- Karasızlık durumuna girip karar alınması gereken durumları ortada bırakma ( iş, özel ilişkiler vb) [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]
- Kendini değersiz işe yaramaz ya da suçlu hissetme ( gerçekte böyle hissetmesini gerektirecek hiçbir şey olmamasına karşılık) [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]
- Kendine güvensizlik [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]
- Cinsel isteksizlik [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]
- Erken boşalma [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]
- Kadında cinsel ilişkiye geçme korkusu (cinsel birleşmenin ağrılı olacağı korkusuyla cinsel ilişkiden ve yakınlaşmadan çekinme) [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]
- Kekemelik [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]
- Kalabalıklar ve yabancı topluluklar karşısında[ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)] çekingenlik, heyecan ve huzursuzluk duyma (sosyal fobi olarak bilinen durum)
- Yazılı ve sözlü sınavlarda aşırı heyecan duyma [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]
- Topluluklar karşısında konuşmaktan çekinme[ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]
- Aklından uzaklaştırmakta zorluk çektiği ve rahatsızlık veren takıntılı düşünceler içinde bulunma (kirlilik, temizlik ya da cinsellikle ilgili olabilen takıntılar) [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]
Psikiyatri dışındaki branş dalları tarafından fiziksel bir hastalığa bağlı olmadığı belirtilen ve depresyon döneminde görülebilen bedensel rahatsızlıklar;
- Baş dönmesi [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]
- Sersemlik hissi [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]
- Göğüste sıkışma hissi ya da nefes darlığı [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]
- Boğazda düğümlenme hissi [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]
- Kalp çarpıntıları [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]
- Mide ağrıları, şişkinlik hissi bulantı ve kusmalar [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]
- Vücutta yaygın kaşıntı [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]
- Sık idrar çıkma [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]
- Ellerde, kollarda, ayaklarda ve vücutta şişlik hissi, elleri kapamada güçlük[ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]
- Aşırı terleme [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]
- Vücutta yaygın bir şekilde uyuşma ve damarlarda çekilme hissi [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]
- Konuşma güçlüğü [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]
- Ses kısıklığı [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]
- Kulak çınlaması [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]
- Kekeleme [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]
- Kaslarda kasılma hissi [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]
- Bayılmalar[ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]
- Bacaklarda huzursuzluk hissi [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]
- Kaşıntı [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]
- Özellikle kol ve bacaklarda üşüme hissi [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]
- Ateş basmaları [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]
- Baş ağrıları [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]
- Boyun, omuz, sırt ve bacaklarda kendini gösteren yaygın ağrılar (fibromiyalji olarak bilinen hastalık) [ara ara (uzun ya da kısa aralıklarla)]
Kendine çevresindeki eşyalara ve diğer insanlara zarar verici davranislar da bulunan kişilerde yukardaki belirtilerde agirlikli olarak birlikte bulunur.
Tedavi
Tedavi kendine çevresindeki eşyalara ve diğer insanlara zarar veren kişilerin ruhsal hastaliklarinin tedavisi ile gerçekleşir. Tedavide ilac tedavisi ve psikoterapi ya birlikte ya da ayri ayri uygulanir.
Bir hayat kavgası yalanıdır gidiyor. Ayakta kalma mücadelesi de deniyor buna. Oysa galibi ve mağlubü belli olan bir savaş bu. Savaş gerçekte genler arasında ceryan ediyor. Geni genine yetene bir savaş yani.
Bir insanat bahçesinde yaşıyoruz. Hayvanlardan daha beter. Hiç olmazsa orada doğa yasaları geçerli. Burada yasalar yasa koyucuların gücü ile sınırlı. Güçten düştüğünde yasada düşüyor. Hayvanat aleminde bir süreklilik var. Hadi olmadı “Hayvan” deyip geçiyosun. İnsanat dünyasında “İnsan” deyip geçemiyorsun. İnsansın ya atfedilenler ne olacak? Her köşe başı hüsran, her kavşak hayal kırıklığı. İnsan hayvanlar alemindeki en med cezir canlı. Sözüne güvenilmez. Kedilerin miyavlamalarının bir rengi var. Ya çoğunluğu insanlığın.
keçiören escort
kızılay escort
kızılay escort
avrupa yakası escort
başakşehir escort
esenyurt escort
Sertleşme eksikliği olarak ta bilinen erektil disfonksiyon ağırlıkla ruhsal kaynaklı bir sorundur. Ürolojik (bevliye) kaynaklı olan sertleşme eksiklikleri kalıcı ve süreklidir. Oysa ruhsal kaynaklı olan sertleşme eksiklikleri ara ara düzelmelerle seyreder. Sertleşme eksikliği çoğunlukla erken boşalma sorunu ile birliktedir.
Sertleşme eksikliği sorunundan yakınan erkekler aynı zamanda cinsel istek duymamaktan da şikâyetçidirler. Bu isteksizlik sadece kendi eşlerine karşı değil diğer tüm kadınlara karşı da böyledir. Cinsel isteksizliğin sertleşme sorununun başlangıcında da var olduğunu söyleyen erkekler olduğu gibi, son zamanlar da geliştiğini söyleyen erkeklerde mevcuttur.
Erkekte sertleşme eksikliği, cinsel isteksizlik ve erken boşalma sorunu başka bir ruhsal hastalık mevcut olamadan tek başına var olamaz. Çoğunlukla ruhsal sıkıntıların sertleşme eksikliği, erken boşalma ya da cinsel isteksizlik sonrası geliştiği düşünülmektedir. Oysa bu düşüncenin aksine sertleşme eksikliği ya da erkekteki diğer cinsel sorunlar zaten var ve mevcut olan ruhsal sıkıntılara eklenmektedir. Sertleşme eksikliği çoğunlukla genel bir isteksizlik, halsizlik, asabiyet, alınganlık, gerekli gereksiz birçok konuya saatlerce ve günlerce takılma, karamsarlık, mutsuzluk, yersiz kuruntu ve endişeler, anlamsız ve yersiz korkular ile birlikte seyretmektedir. Diğer bir deyişle sertleşme eksikliği depresyon adı verilen ve zaten mevcut olan ruhsal hastalığa eklenen bir rahatsızlıktır.
Sertleşme eksikliğinden yakınan erkekler çoğunlukla birleşme öncesine kadar setliğin sürdüğünü birleşme aşamasına gelindiğinde birden bire penislerinin söndüğünden yakınırlar. Bir gurup erkekte sertleşmenin hiçbir şekilde gerçekleşmediğin
Sertleşme Eksikliğinin Nedeni Nedir?
Sertleşme eksikliği sabah sertliği mevcutsa ya da ara ara sertlik istenilen ve beklenilen kıvamda oluşuyor ama birleşme öncesinde sönüyorsa yüz de yüze yakın oranda ruhsal kaynaklıdır. Sertleşme eksikliği ruhsal kaynaklı ise bu ağrılıkla depresyondur. Unutulmaması gereken en önemli bilgi sertleşme eksikliğine bağlı olarak depresyon oluşmadığı zaten mevcut ve sürmekte olan depresyona sertleşme eksikliğinin eklendiğidir. Sertleşme eksikliği en fazla var olan depresyonu şiddetlendirebil
Sertleşme Eksikliğinin Tedavisi
Sertleşme eksikliğinin tedavisinde psikoterapi ve medikal (ilaç) tedavi birlikte uygulanır. İlaç tedavisi orta ve ağır depresif atakları kontrol altına almak için uygulanır. Psikoterapideki amaç ise sertleşme eksikliği ile oluşan kaotik ruh halini yerine oturtmaktır. Kişinin beyninin endişesiz bir şekilde yeniden cinselliğe odaklanmasını sağlamaktır. Ağırlıkla cinsel egzersizlerden oluşan ev ödevleri cinsel terapinin ana çatısını oluşturur.