Sertleşme eksikliği olarak ta bilinen erektil disfonksiyon ağırlıkla ruhsal kaynaklı bir sorundur. Ürolojik (bevliye) kaynaklı olan sertleşme eksiklikleri kalıcı ve süreklidir. Oysa ruhsal kaynaklı olan sertleşme eksiklikleri ara ara düzelmelerle seyreder. Sertleşme eksikliği çoğunlukla erken boşalma sorunu ile birliktedir.
Sertleşme eksikliği sorunundan yakınan erkekler aynı zamanda cinsel istek duymamaktan da şikâyetçidirler. Bu isteksizlik sadece kendi eşlerine karşı değil diğer tüm kadınlara karşı da böyledir. Cinsel isteksizliğin sertleşme sorununun başlangıcında da var olduğunu söyleyen erkekler olduğu gibi, son zamanlar da geliştiğini söyleyen erkeklerde mevcuttur.
Erkekte sertleşme eksikliği, cinsel isteksizlik ve erken boşalma sorunu başka bir ruhsal hastalık mevcut olamadan tek başına var olamaz. Çoğunlukla ruhsal sıkıntıların sertleşme eksikliği, erken boşalma ya da cinsel isteksizlik sonrası geliştiği düşünülmektedir. Oysa bu düşüncenin aksine sertleşme eksikliği ya da erkekteki diğer cinsel sorunlar zaten var ve mevcut olan ruhsal sıkıntılara eklenmektedir. Sertleşme eksikliği çoğunlukla genel bir isteksizlik, halsizlik, asabiyet, alınganlık, gerekli gereksiz birçok konuya saatlerce ve günlerce takılma, karamsarlık, mutsuzluk, yersiz kuruntu ve endişeler, anlamsız ve yersiz korkular ile birlikte seyretmektedir. Diğer bir deyişle sertleşme eksikliği depresyon adı verilen ve zaten mevcut olan ruhsal hastalığa eklenen bir rahatsızlıktır.
Sertleşme eksikliğinden yakınan erkekler çoğunlukla birleşme öncesine kadar setliğin sürdüğünü birleşme aşamasına gelindiğinde birden bire penislerinin söndüğünden yakınırlar. Bir gurup erkekte sertleşmenin hiçbir şekilde gerçekleşmediğin
Sertleşme Eksikliğinin Nedeni Nedir?
Sertleşme eksikliği sabah sertliği mevcutsa ya da ara ara sertlik istenilen ve beklenilen kıvamda oluşuyor ama birleşme öncesinde sönüyorsa yüz de yüze yakın oranda ruhsal kaynaklıdır. Sertleşme eksikliği ruhsal kaynaklı ise bu ağrılıkla depresyondur. Unutulmaması gereken en önemli bilgi sertleşme eksikliğine bağlı olarak depresyon oluşmadığı zaten mevcut ve sürmekte olan depresyona sertleşme eksikliğinin eklendiğidir. Sertleşme eksikliği en fazla var olan depresyonu şiddetlendirebil
Sertleşme Eksikliğinin Tedavisi
Sertleşme eksikliğinin tedavisinde psikoterapi ve medikal (ilaç) tedavi birlikte uygulanır. İlaç tedavisi orta ve ağır depresif atakları kontrol altına almak için uygulanır. Psikoterapideki amaç ise sertleşme eksikliği ile oluşan kaotik ruh halini yerine oturtmaktır. Kişinin beyninin endişesiz bir şekilde yeniden cinselliğe odaklanmasını sağlamaktır. Ağırlıkla cinsel egzersizlerden oluşan ev ödevleri cinsel terapinin ana çatısını oluşturur.
Aşağıda hep var olagelen ya da diğer bir deyişle geçmişten beri süregelen cinsel isteksizlik problemi olan bir kadını konuşacağız. Bu kadının anlattıklarında, dikkatinizi vermeniz gereken ana nokta, cinsel isteksizlik sorununu sanki hep öyleymiş gibi anlatması ve algılamasıdır.
“ Üç yıllık bir evliliğimiz var. Son bir yıldır kendimi sürekli gergin hissediyorum. Eşimin her söylediği ya da yaptığı davranış beni öfkelendiriyor. Beni anlamadığını düşünüyorum. Sürekli üzerime geldiği hissini yaşıyorum. Beni çıldırtacak ne varsa yapıyor. Yeteri kadar zaman ayırmıyor. Benim sorunum kocamla, o düzelirse bende düzelirim. Bana dokunmasını istemiyorum. Cinsellik mi? Asla! Değil sarılmasına yanıma yanaşmasına dahi tahammül edemiyorum. İlişkimiz daha fazla bozulmasın diye cinsel benimle yatmasını engelleyecek ortamlar yaratmaya çalışıyorum. Cinsel isteksizliğim son üç aydır iyice belirginleşti. Bazen onu kırmamak için katlandığım oluyor. Cinsel birleşmenin bir an önce bitmesi için inanın Allah’a yalvardığım oluyor. Her kadın böyle şeyler yaşar mı? Bilmiyorum. İki lafı bir araya getiremez olduk. Zaman zaman acaba bu ilişkiyi bitirsem mi? Diye düşündüğüm oluyor. Hem ona hem bana yazık. Bir yaşında bir kızımız var. İnanın o olmasa ayrılmayı belki daha fazla düşünürdüm. Cinsellikle ilgili yazılar erotik filmler hiç biri ama hiç biri benim ilgimi çekmiyor. Sorun bende mi? Diye düşündüğüm oluyor. Aslına bakarsanız tüm anlaşmazlığımıza ve cinsel sorunumuza rağmen onu seviyorum.”
Cinsel isteksizlik sorunuyla psikiyatristlere gelen kadın sayısı hayli fazla. Toplumda böylesi bir problemi olup da gelemeyenler ise gelenlerden çok daha büyük bir oranda mevcut. Hep aynı şey oluyor. Kadın ya da erkek her kim olursa olsun psikiyatriste artık yapacakları bir şeyleri kalmadığında geliyorlar. Yani tükenme noktalarında. Bu denli geç kalmalarında bir neden de yaşadıkları sorun neyle ilgili olursa olsun o sorunun kendileriyle ilgili-beyinleri
Yukarıdaki kadın örneği üzerinden konuşalım. Anlattıklarından şöyle bir hisse kapılabiliriz, her gün ve günün tamamında cinsel isteksizlik sorunu sürmektedir. Oysa dikkatli sorguladığımızda hiç de öyle olmadığını görürüz. Bu sorunun bazen yaşandığı bazen yaşanmadığını anlarız. Gerçekte, bariz bir sorun olmadığı sürece kadın ya da erkek birbirlerine karşı cinsel ve duygusal ilgilerini yitirmezler. Bir şartla, ilk andan beri çekici bulmamak koşulu ile.
Bu bariz sorunlar neler olabilir;
Eşlerden birinin uyguladığı şiddet diğeri tarafından nefret ve öfkeyle karşılanıyorsa
Eşlerden birinin cinselliği yaşama tarzı diğerini ters geliyor ve sıkıntı yaratıyorsa
Eşlerden biri ya da her ikisi cinsel isteksizlik yaratma potansiyeli olan bir yapıda olabilir.
İlk iki durumda eş ya da partnerlerden diğeri zaten kendi ilişkisi dışındaki cinsel uyaranlar karşısında heyecanlanmaya devam edecektir. Bu da bize cinsel isteksizliğin sorunu yaşayan kişiyle değil de karşıdaki kişiyle ilgili olduğunu gösterecektir. Yani eş ya da partner değiştiğinde sorun ortadan kalkacak demektir.
Bariz neden olarak saydığımız sonuncu neden ise cinsel isteksizlik yaratma potansiyeli olan yapıyla ilgilidir. Yani bu şu demek; bazı yapılar var ki, onlar cinsel isteksizlik rezervleriyle doğuyorlar. Günün birinde patlak verebilecek ve ilişkiyi sıkıntıya sokabilecek bir rezerv bu. Lafın kısası bazı yapılar-beyinler saatli bomba düzenekleriyle doğuyorlar. Zamanı geldiğinde de bu düzenek harekete geçiyor. Bombanın patlama zamanını üzerine etki eden yaşam olayları var mı? Bana sorarsanız, yok! Sorunu yaşayan kişiye sorduğumuzda, yukarıdaki örnekte olduğu gibi partneri ya da eşinin tutum ve davranışlarıdır. Bu tip sorun yaşayan çiftlerin terapilerin de çoğunlukla diğer partnerin ya da eşin yapısal (davranışlarıyla ilgili) bir sorunu olmadığını fark ederim. Bu noktayı belirtmekteki amacım, sorunu yaşayan kadın ya da erkeğin algısındaki çarpıklıktır. Yani negatife odaklı his ve düşünceler birinin diğerini doğru ve sağlıklı algılamasını engellemektedir.
Peki, ağırlıklı olarak hangi tip yapılarda ileride cinsel bir sorun (cinsel isteksizlik, cinsellikten tiksinme, sertleşme eksikliği ya da vajinismus dediğimiz kadının cinsel ilişkiye izin vermemesiyle karakterize bir cinsel problem) çıkabilme olasılığı vardır.
Sokaktaki insanları ikiye ayırabilirsiniz. A yapısında olanlar ve B yapısında olanlar. A yapısında olanların doğuştan kare şeklinde beyinleri olsun. B yapısında olanlarında yine doğuştan üçgen şeklinde beyinleri olsun. Benzetmeye devam edersek, kare beyine sahip insanların inişli çıkışlı ya da dalgalı davranış özellikleri gösterdiğini, üçgen beyine sahip insanlarında istikrarlı ya da orta karar diyebileceğimiz davranış özellikleri sergilediklerini varsayalım. Toplumda kare beyine sahip insanların her 10 kişiden 4’ünü, üçgen beyine sahip insanlarında aynı şekilde her 10 kişiden 6’sını oluşturduğunu düşünebiliriz.
Kare beyine sahip olduğu için inişli çıkışlı bir dünyaları olan kadın ve erkekler aynı zamanda, cinsel sorun geliştirebilme potansiyeline sahip olan gurubu oluşturmaktadır. Bu tespit bize yukarıdaki kadının cinsel isteksizliğinin nedeninin eşi olmadığını göstermektedir.
Ki aynı şekilde, kadının eşiyle ilişkilerinin yolunda gitmemesinin nedeninin de bu inişli çıkışlı yapı olma olasılığı yüksektir.
Şöyle bir soru sorabilirsiniz. Peki, neden ilişkinin başlangıcında değil de daha sonraları böylesi bir sorun ortaya çıktı. Benim açımdan cevabı olan bir sorudur bu. Aynı zamanda sık karşılaştığım bir sorudur. Ben bilirim ki, soruyu soranın amacı bilgi edinmekten daha çok ilişkide yaşanan sorunlara dikkat çekmektir.
Dalgalı yapıların doğuştan var olageldiğini yukarıda benzetmelerle anlatmaya alıştım. Bir benzetme daha yapacağım. Diyelim ki sizin hayatınız bir kayık, siz de o hayatı götüren dalgalarsınız. Dalgalar yavaş ve hafif olduğunda kayıkta yani hayatta dengede kalarak ilerlemeye devam ediyor. Dalgalar şiddetlenirse kayığın denizde ters dönme diğer bir deyişle alabora olma ihtimali artacaktır. Yani hayatınız aksayacaktır. İşler yolunda gitmeyecektir. Ve bilmelisiniz ki dalgaları şiddetlenmesine neden, dışarıda çıkan rüzgâr ya da fırtına değildir. Fırtına beyinde kopmaktadır. Sinir hücrelerinde ve sinirler arasındadır fırtına. Başka bir yerde değil.
Aslına bakarsanız yukarıdaki örnekteki kadında cinsel isteksizliğin yanı sıra dönem dönem sıkıntı, hayata karşı genel bir isteksizlik, her şeyi büyütme, yorgunluk, uyku sorunları, ani öfke patlamaları da beklenen yakınmalardır. Dönem dönem dememizin nedeni inişli çıkışlı yapının iniş dönemlerinde bu rahatsızlıların yaşanıyor olmasındandır. Çıkışta bir sorun ama psikiyatriste kimse “ben iyiyim galiba bende bir sorun var, bu iyi durumumu bir tedavi eder misiniz” diye gelmiyor.
Cinsel isteksizlik sorunları ağırlıkla psikiyatriyi ilgilendiren sorunlardır. Erken boşalma, vajinismus sorunlarında olduğu gibi. Bu tipten sorunlar yaşandığında, sorunun nedenini başka yerlerde aramayıp zaman kaybetmeden bir psikiyatristle görüşmek en doğru karar olacaktır.
İnsan beyni beyaz bir sayfadır. Ne yazarsan o, diyorlar ya. Yine aynı zevatlar doğru ya da yanlış koşullandırmalar, deneyimler, öğrenilmişlikler bu beyaz sayfadaki karalamalardır diye bas bas bağırıyorlar. Oysa aşağıda örnekleyeceğim düşünce kalıplarının betonuda genlerle atılmıştır. “Ya çocuğuma bir şey olursa”, “Ne sanıyor bu adam kendini”, “Sanıyorum başaramıcam”, “Beni dışlayacaklar”,”Bana meydan okuyor bu kadın”, Her şey ters gidecek”, “Her şey belli bir plan dahikinde olmalı”, “Ya onlarıda kaybedersem”, “Ben çok çirkinim”, “Ben bunu hak etmedim”. Daha bir sürü böylesi düşünce şablonları ile dünyaya geliriz. Sonrada bunları genel geçer doğrular olarak kabul ederiz. Ve bu şablonlar hayatımıza yön verir. Şablonlar ya hayatı zindan eder, ya da doğamıza uygun kapılar aralar bize
Eğer, bir ilişkide en temel korkunuz, terk edilmekse, seçiminizi kişisel ya da değil eşyalarını, atamayanlardan seçeceksiniz. Örnek mi; kravat, saat ne bileyim ayakkabılarını sittim sene atamayanlar var. Üstelik giymedikleri kullanmadıkları halde. Böyleleri için, sizde bir eşya olduğunuzdan, güvenli limanlardasınız demektir. Artık denize açılabilirsiniz. Eşya gibi olmanın ya da bir ilişkide böyle algılanmanın, nasıl bir şey olduğunu, bize bir ara anlatırsınız artık.
Hani fare dağa küsmüş dağın haberi yok derler ya, iste onun gibi birsey. Hissedilenle mevcudun kopukluğu. Şu kuramcılar var ya, genellemeler yaparlar, kategorize ederler, şemalar icat ederler. Bir heves bir heves sorma gitsin. İnsana ve hayata ait her seyi bir formüller serisi ile açıklama manyaklığı. Bir anahtar keşfetme çılgınlığı. İnsana ait bir krizi adlandırma yarışı. Sokacaksın krize anahtarı çevireceksin gücün yettiğince sorun tanımlanmış olacak. Ve arkasından çözümler yağacak ahmaklığı. Her bir deli kuramcı kendi anahtar şablonlarını geliştirmiş. Kendi dar gerçekliklerinden hareket ederek. Karşımda iki çocuklu bir anne var. Sorunlu diye getirdiği cocukla ilgili bilgi veriyor. Sorunsuz olduğunu düşündüğü cocuk karşıdaki koltukta gözlerini kaçırarak nerde ise yere kapanacak vaziyette oturuyor. Anne duyduğu okuduğu yani etiketlendigi ne varsa bocalama döküyor, problemli olduğunu düşündüğü çocukla ilgili. Çocuğun üç gün önce babasını kaybettiğini içine kapandığını sessizleştiğini özgüven sorunları yaşadığını anlatıyor. Bu arada çocuk, hani sessiz ve özgüven sorunu olan çocuk, benim sırtıma çıkmış durumda. Bir başka hamle yapmak için kolumu aşağı çekiştirip duruyor. Annede “yapma oğlum” diye çıkışıyor. Öğretilenlerle,(deneyimled
Beynimizden geçenlerin doğruluğunu sınamadan geçen bir hayat. Çoğunluğun bir sıkıntısı yok bu duruma dair. Sıkıntı azınlıkta, bas gitsin diyemiyenlerde.