25 Aralık 2016
Vajinismus; cinsel birleşme sırasında vajina girişindeki kasların kasılması sonucunda cinsel birleşmenin imkansız ya da ağrılı hale gelmesi şeklinde tanımlanan rahatsızlıktır. Bu sırada bedenin başka bölgelerinde de kasılma görülebilir. Kadın bu esnada eşini istemsizce itebilir. Cinsel birleşme dışındaki cinsel aktivitelerle ilgili istek olmasına, cinsel olarak uyarılmakla ilgili sorun olmamasına ve bu aktivitelerden zevk alınabilmesine rağmen birleşme sağlanamaz. Uzun süre tedavi edilmeyen durumlarda istek ve uyarılma ile ilgili problemler de baş gösterip kadının cinsellikle ilgili algısı tümden olumsuz hale gelebilir. Vajinismus’ un birincil (primer) ve ikincil (sekonder) olmak üzere iki çeşidi vardır. Birincil vajinismus; genellikle ilk cinsel birleşme denemesinde veya jinekolojik muayene sırasında fark edilir ve kişinin hiç ağrısız ilişki yaşamaması durumudur. İkincil vajinismus ise; daha önceki cinsel birleşmelerde ilişkiyi engelleyen kasılmalar ve ağrılar olmamasına karşın bunların sonradan ortaya çıkmasıdır. Buna sarsıcı bir yaşantı veya cerrahi müdahale gibi bir durum sebep olabilir.
Vajina girişindeki kas grubu, isteğe bağlı kasılıp gevşetilebilen, cinsel ilişkiye hazır olunduğunda penisi içeri alabilecek şekilde genişleyen ve uzayan bir kas grubudur. Vajinismus problemine sahip kadınlarda diğer zamanlarda işlevini normal olarak yerine getiren bu kaslar “vajinadan içeri bir şey gireceği” ihtimali ortaya çıkınca beyinden komut alamaz hale gelir. Bazı durumlarda jinekolojik muayene veya tampon takma da korku ve kasılmaya sebep olurken bazen korku nesnesi sadece penistir.
Vajinismus problemine sahip kadınlarda vajinanın girişinde bir “duvar” olduğu hissi, kızlık zarının yırtılmasının çok acı vereceği, vajinanın fiziksel olarak ilişkiyi imkansız hale getirecek kadar küçük olduğu inancı yaygındır.
Bilinçaltındaki problemli düşünceler ve olumsuz koşullanmalar bu sorunun temel nedenidir. Bunlara da; cinsel eğitimde eksiklik, katı ahlaki değerlerle yetişmiş olmak, cinselliği kötü (ayıp, günah, pis…) bir şey olarak öğrenmek, güven eksikliği, iletişim sorunları, sorunlu anne-baba ilişkisi etki etmiş olabilir. Kaygıya sebep olan düşünceler kimi durumlarda belirgin, kimi durumlarda gizildir. Tez canlı, kaygılı, kontrolcü kişilik özelliklerine sahip kişilerde daha sık görülebilir.
Toplumumuzda evli bir çiftin yakınlarının, kendilerini onların ilişkileri ve –örneğin çocuk sahibi olmak gibi- kararları ile ilgili söz sahibi görmesi oldukça yaygındır. Bu, çiftte beklenti algısı ve baskı yaratabilir. Böylece kaygı artacaktır. Cinselliği sadece çocuk sahibi olmak için bir araç olarak görmek gebelikten kaçınmak için cinsel birleşmeden de kaçınmak gerektiği düşüncesini ortaya çıkarabilir. Aksi şekilde “Bir an önce çocuk yapmalıyım. Ya yapamazsak…” benzeri düşünceler de kaygıyı artırır.
TAVSİYELER
Çiftin, problemi değerlendirme biçimi çözüm üzerinde önemli rol oynar. Öncelikle bu sadece kadının değil çiftin sorunudur.
Erkeğin fazla kabullenici olması da, sorunu görmezden gelmesi de, bir uzmandan yardım almaksızın cinsel ilişki için zorlayıcı olması da sorunun büyümesine sebep olur. Cinsellik bir evliliğin ya da ilişkinin temel sebebi olmasa dahi hayatımızın bir parçasıdır. Kişiden kişiye önemi değişir ancak “Olmasa da olur.” diyerek yok sayılmamalıdır.
“Kafanda bitiyor.”, “Senin elinde; gayret etsen yaparsın.” gibi söylemler kadına anlaşılmadığı mesajını verir ve yalnız hissettirir. Ortak bir sorununuz olduğunu kabul edin, fark edin ama boyun eğmeyin. Sorunu değil, çözümü destekleyin.
Vajinismus, İletişim problemlerini, öfkeyi ve kıskançlığı artırabilir, ilişkiden alınan doyumu azaltabilir. Bununla beraber uzun süre tedavi edilmezse erkekte de -Erken Boşalma, Sertleşme v.b.- cinsel problemlere yol açabilir.
Kadın da erkek de bir profesyonelden yardım almayı kabul etmiyorsa çözüm için “üzerine düşeni” yapıyor sayılmaz. Bir başkasıyla bu kadar özelinizi paylaşmayı elbette istemeyebilirsiniz. Buradaki “başkası” nın bir profesyonel olması cesaretinizi artırmalıdır. Kendi kendimize her sorunumuzu çözemememiz gayet doğaldır. Hayatın çoğu alanında çıkmazda hissetmeyi beklemeden yardım alırız. Konu cinsellik olduğunda da tutumunuz bu yönde olursa çok daha hızlı, etkili ve kalıcı şekilde sıkıntınızın üstesinden gelebilirsiniz. Yardım alma kararı almak göstermeniz gereken en önemli cesarettir.
TEDAVİSİ
Bilişsel-Davranışçı Psikoterapi yöntemlerinden yararlanan “Cinsel Terapi” vajinismus tedavisi için en etkili ve kalıcı yöntemdir. Genel hatları belli, sistematik bir çalışmadır. Yıllar süren araştırmalarla en kesin hale getirilmiştir. Terapilere çift olarak katılmak çözümün kesinleşmesine büyük katkı yapar.
Çoğunlukla ilk seansta çiftten genel ve cinsel anlamda bilgi alınır. İkinci seanstan itibaren cinsellikle ve vajinismusla ilgili bilgilendirme yapılır, rahatlama teknikleri öğretilmeye, ev uygulamaları verilmeye başlanır. Bu uygulamalar cinsellikle ilgili doğru bilinen yanlışların saptanması ve giderilmesi, kadının bedenini anlaması ve daha iyi kontrol etmesi, çiftin birbirini daha iyi tanıması, uyumlarının artması gibi amaçlara yöneliktir. Tedavinin sonunda penisin “korku nesnesi” nden “haz nesnesi” ne çevrilmesi hedeflenir.
Cinsel Terapi sırasında fiziksel bir muayene yapılmaz ve çiftten terapi odasında, terapist gözetiminde herhangi bir uygulama yapmaları istenmez. Ev uygulamalarında hazır olmadığınız adımlar sizden beklenmez.
Posted in Uzmanından Tavsiye
21 Eylül 2016
Yeni bir başlangıç, şimdi okullu olduk…
Takvimlerin eylüle dönmesiyle birlikte geleceğimizi şekillendirecek çocuklar için okul sezonu da açılmış oldu. Türk eğitim sistemine göre 60-65 aylık çocuklar ebeveynlerinin isteği ile dilekçe vererek okula başlayabilmekteler. 66 aylıktan itibaren çocukların okula başlamaları zorunludur. Fakat burada da ay özelliklerine göre bazı farklılıklar söz konusudur. 66-68 ay arası çocuklar ebeveynlerinin dilekçesi ile, 69-71 aylık çocuklar ise doktor raporu ile okula başlamayabilir. 72 ay ve yukarısı için okula başlamak koşul her ne olursa olsun zorunludur. Görüldüğü üzere okula başlamak için genel kriter çocuğun yaşıdır. Peki bu yaşlarda çocuklarda ne gibi değişiklikler meydana geliyor ki çocuk okula başlamaya hazır hale geliyor? 72 aylıktan itibaren çocuklar fiziksel, bilişsel ve sosyal gelişim açısından okula hazır hale gelmektedirler.
Bu üç alanda ne gibi değişikliklerin meydana geldiği ayrı ayrı açıklanacaktır. Fakat öncesinde, 5-6 yaş dönemini bilişsel gelişim kuramları çerçevesinde değerlendirmek yararlı olacaktır. 2-7 yaş arası döneme “işlem öncesi evre” denilmektedir. İşlem öncesi dönem de kendi içinde kavram öncesi dönem (2-4 yaş) ve sezgisel dönem (4-7 yaş) olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Okul öncesi ve okul dönemi tam olarak sezgisel döneme rastlamaktadır. Sezgisel dönemdeki çocuklar nesneleri özelliklerine göre gruplayabilmekte ve sıralayabilmektedir. Gruplama ve sıralama yapabilme yeteneği bilişsel gelişimle ilişkilidir. Okulun gerekliliği olan ince ve kaba motor hareketlerin yapılabilir durumda olması ise fiziksel gelişimle ilişkilidir. Okul dönemindeki çocuklar düğme ilikleme, ayakkabıları bağlayabilme, fermuar açıp kapatma, kalem tutma gibi ince motor beceri gerektiren görevleri yapabiliyor durumdadır. Bunlara ek olarak kaba motor beceriler olarak ifade edilen ayakta durma, koşma, denge gibi davranışların da yaş özelliklerine uyumlu olarak gelişmiş olması beklenmektedir. Son olarak sosyal ve psikolojik gelişimin de yaşa uygun şekilde oluşmuş olması beklenmektedir.
Peki her çocuk bu kriterleri sağlayıp okula huzurlu şekilde gidip gelebilmekte midir? Birçok çocuk okul korkusu ve farklı problemlerle karşı karşıya kalmaktadır. O halde ebeveynler ne zaman endişelenmelidir?
• Okula gitmeyi reddetme,
• Okula uyumla ilgili problemler,
• Akademik çalışmalara eşlik edememe,
• Otoriteye uymayı reddetme,
• Kuralları reddetme,
• Ebeveynlerden kopamama,
• Yaşıtları ile iletişim kuramama,
• Okulun olduğu günlerde fiziksel belirtilerin artması (karın ağrısı, mide bulantısı, kusma, baş ağrısı gibi)
• Uyku düzeninin değişmesi (normalden çok ya da az uyumak, gece kabuslarının artması gibi),
• İştahsızlık,
• Normale göre oldukça içe dönük, keyifsiz ve huzursuz olma,
• Öfke patlamaları,
• Yalnız kalma ve terk edilme korkularının başlaması,
• Ebeveynlere, “Ben yokken nereye gideceksiniz?”, “Okuldayken beni özlüyor musun?” “Ben okuldayken sana bir şey olur mu?”, “Eve geldiğimde sizi bulamazsam?”, “Beni okuldan almayı unutur musun?” gibi soruların artması.
Yukarıda ifade edilen maddelere bakıldığında çocuğun fiziksel ve bilişsel olarak hazır olmasının okula uyum açısından yüzde yüz başarı olarak kabul edilemeyeceği unutulmamalıdır. Çocuklar sosyal ve psikolojik açıdan da okula hazır halde olmalıdırlar. Çocuğunuzda yukarıda ifade edildiği gibi problem durumlar olduğunu düşünüyorsanız mutlaka bir uzmana danışmalısınız.
Uzman kadromuz çocuğunuzun psikolojik değerlendirmesini yaparak süreci kolaylaştırmaktadır. Çocuğunuzun bilişsel, fiziksel ve sosyal açıdan kendi yaş düzeyinde olup olmadığının ortaya koyulduğu DENVER gelişimsel değerlendirme testi ve çocuğunuzun akademik açıdan okula hazır olup olmadığının değerlendirildiği Metropolitan Okul Olgunluğu Testi merkezimizde yapılmaktadır.
Geleceğimizin mimarı çocuklarımız, hep güzel günlere yürüsünler…
Posted in Uzmanından Tavsiye