Havayollarının kronik inflammatuvar (yangısal) bir hastalığıdır. Belirli aralıklarla ortaya çıkabilen nefes darlığı, öksürük , balgam çıkarma, göğüste sıkışma gibi solunumsal şikayetlerle karakterize ve atak olmadan hastaların kendilerini tamamen normal hissettikleri bir hastalıktır
Astım hastalığı, alerjik bünyeli kişilerde daha çok görülüyor, yaşam boyu sürüyor, öksürük ve nefes darlığı şikayetleriyle hayatı zorlaştırıyor. Alerjik astım mevsimsel özellik de taşıyor. Sonbahar ve ilkbaharda alerji artıyor, kişinin alerjik bünyesine bağlı olarak bronşlar kendisini korumak için kasarak ve daralarak cevap veriyor. Bu da nefes alma zorluğunu ortaya çıkarıyor. Astım hastalığının dünyada 350 milyon kişiyi etkilediği sanılıyor. Ülkemizde ise tüm nüfusta görülme oranı yüzde 7 olan astımın, yaklaşık 5 milyon kişiyi etkilediğini söylemek mümkün.
Bir astım hastasının günlük hayatı hastalıktan nasıl etkileniyor?
Astım hastalığı kronik ancak belirli aralıklarla hastada problem yaratan bir hastalıktır. En büyük özelliği nefes darlığı ve öksürüktür. Dolayısıyla hastalığın aktif olduğu dönemlerde hastaların tüm yaşamları altüst olmaktadır. İş gücü kayıplarının en önemli sebeplerinden birisidir. Acile başvuran hastaların veya hastanede yatan akciğer hastalarının en önemli kısmını astım hastaları oluşturmaktadır.
Hastalığın belirtileri ve nedenleri nelerdir?
• Hastalığın belirtileri, öksürük ve nefes darlığıdır. Bu değişik oranlarda beraber veya ayrı ayrı olabilir. Özellikle gece öksürükleri tipiktir.
• Hırıltılı solunum, sırtüstü yatamama, kriz tarzında boğucu öksürükler balgamlı veya balgamsız olabilir.
• Dağınık göğüs ağrısı, beraberinde burun tıkanıklığı, hapşırma, gözlerde yaşarma gibi diğer alerji belirtileri olabilir.
• Çok ilerlemiş vakalarda yoğun bakıma gidecek kadar ciddi nefes darlığı, morarma ve koma dahi oluşabilir.
• En önemli nedeni alerjik bünyeye sahip olmaktır.
• Alerjik kişilerde en sık ev tozu akarları, polenler, ağaç, çiçek tozları, kirli hava, sigara dumanı, yoğun kokular gibi solunumsal maruziyet sonrası hastalık tetiklenir ve klinik tablo oluşur.
• Bunun yanında endüstriyel atıklar, gazlar, mesleki maruziyet gibi faktörler de astıma sebebiyet verebilir.
• Alerjik olmayan astım tipleri de vardır. Bunlarda da bünyesel faktörler ön planda olur. Psikolojik travma da astımı tetikleyebilir.
• Astım olmayan ancak alerjik rinit, sinüzit veya reflü gibi hastalığı olanlarda yatkınlık varsa bu hastalıkların tetiklenmesiyle de astım oluşabilir
Bir astımlıya, hastalığını kontrol altında tutabiliyor, normal yaşayabiliyor diyebilmek için hangi kriterler gerekiyor?
Astım tedavisinde hedef sıfır şikayet olmasıdır. Hasta istediği her şeyi yapabilmelidir. Eğer gece uykularını bölen öksürük, nefes açıcı kullanma ihtiyacı, efor sırasında göğüste sıkışıklık hissi, efor kapasitesinde azalma, hırıltılı solunum gibi şikayetler varsa hastalık kontrol altında değildir.
Astım hastalığı en çok yetişkinleri mi çocukları mı etkiliyor? Yoksa çocukluktan başlayıp yetişkinlikte mi sorun olmaya devam ediyor?
Alerjik astım daha çok çocuklukta görülür ama her yaşta çıkabilir. Çocuklukta iyi kontrol altına alınamamış astım ileride daha ciddi sorunlar çıkarabilir. Çocukluk çağında başlayan astımlıların bazılarında ise yaş ilerledikçe bağışıklık sisteminin güçlenmesi ile astım hastalığının şiddetinde azalma görülebilir.
Hastalığın tedavisi nasıl yapılıyor?
Tedavide genellikle inhalasyon ( nefes ) yoluyla alınan ilaçlar kullanılıyor. Hastalığın şiddetine göre ilaç ayarlaması veya doz ayarlaması yapılıyor. Nefes açıcı ve kortizon içeren kombine preparatların kullanılması en etkili tedavi yöntemidir. İnhalasyon yoluyla kullanıldıkları için sistemik yan etkileri yok denecek kadar azdır. Bunun yanında anti alerjik ilaçlar da sık olarak tedavide kullanılmaktadır. Hastada beraberinde alerjik rinit, sinüzit ve reflü varsa bunların tedavisi de büyük önem taşır.
Hastaların en sık yaptıkları yanlışlar nelerdir?
Birincisi iyileştim diyerek ilaçlarını doktordan habersiz kendi istekleri doğrultusunda kesmeleri. İkincisi ise kortizon tedavisi almam diyerek kullanmakta olduğu ideal ilaçları reddetmeleridir.
Astım hastasının hayat konforunu artırmak için neler yapılmalıdır?
Hastalığı hakkında iyi eğitilmeli ve hastalığın kontrol altında tutulma kriterleri hakkında bilgilendirilmelidir. Yaşadığı ortamda alerjen barındıracak halı, çiçek gibi ürünleri az kullanmalı ev tozuna karşı ev etkili bir şekilde silinmelidir. Özel toz tutmayan çarşaf takımları kullanılmalıdır. Sigara dumanından uzak olunmalı, yüzme ağırlıklı olmak üzere spora önem verilmelidir. Aynı zamanda kilo kontrolü de önem taşımaktadır. Zira şişmanlık astım hastalarının hayatını zorlaştıran bir faktördür.
Nefes darlığı ciddi hastalıkların belirtisi olabilir.
Nefes alamıyorum… Aşırı efor sarf ettiğinizde ya da ani hava değişimleri gibi çevresel etkenler nedeniyle nefes almakta güçlük çekmeniz olağan bir durum, ancak nefes darlığınız aniden başlıyor ve uzun sürüyorsa, o zaman ciddiye almanızda fayda var. Çünkü bu sorun anemiden kalp damar hastalıklarına, panik bozukluktan bronşite, astımdan akciğer kanserine kadar birçok hastalığa işaret edebiliyor.
• Nefes darlığı sık yaşanan bir sorun mu? Hangi sıklıkta görülüyor?
Nefes darlığı polikliniklere başvuran göğüs hastalıkları hastalarının %30 ayakınında görülen önemli bir yakınmadır.
• Hangi durumlarda olağan karşılanıyor?
• Nefes darlığı hissi hiçbir zaman olağan kabul edilmemelidir. Eğer bir kişi nefesim daralıyor , eskisi gibi rahat nefes alamıyorum derse mutlaka bir problem vardır.Örneğin Soğuğa çıktığında nefes alamaması astım a ait bir bulgu olabilir, eforla artan nefes darlığı KOAH, Fibrozis, romatolojik hastalıklar, anemi, tiroid hormon bozuklukları veya kalp hastalıkları gibi birçok hastalığın belirtisi olabilir. Hiçbir sebep bulamasanız bile psikojenik dispne dediğimiz kişinin iç sıkıntılarından kaynaklanan nefesinin yetmediği hissi de önemli bir nefes darlığı nedenidir.
• Nefes darlığı ciddiye alınması gereken bir sorun mu?
Kesinlikle ciddiye alınmalıdır. Akciğer hastalıkları kadar diğer sistemlerin bazı hastalıklarında da nefes darlığı ilk bulgu olabilir. Bu nedenle nefes darlığı nedenleri ayrıntılı olarak araştırılmalıdır
• Nefes darlığı ne zaman bir hastalığın belirtisi olabiliyor? (çok ani ortaya çıkmışsa, sinsi sinsi gelişiyor ve gittikçe artıyorsa, istirahat halindeyken oluyorsa, yatar durumdayken oluyorsa gibi )
Gece oluşan nefes darlıkları özellikle yatınca artıyorsa kalp hastalıklarının belirtisi olabilir. Kişinin oturduğu yerde dahi nefes darlığı hissetmesi astım,KOAH, Akut bronşit, zatürre, akciğerde yer işgal eden kitle varlığı, akc zarları arasında sıvı toplanması, emboli ( damar tıkanıklığı),fibrozis gibi bir çok akc hastalığına ait olabileceği gibi , anemi, romatizmal hastalıklar, kalp hastalıkları, böbrek yetmezliği, KC yetmezliği, hormonal bozukluklar gibi vücudun hemen tüm sistemlerini ilgilendiren hastalıklarda karşımıza çıkabilir.
• Hangi nefes darlığı tipi, hangi hastalığın işareti olabilir?
1. Eforla oluşan nefes darlığı;KOAH ( kr bronşit amfizem, sigara içenlerin hastalığı) fibrozis, kalp yetmezliği, pulmoner hipertansiyon
2. İstirahat anında oluşan nefes darlığı: Astım, pulmoner emboli, zatürre, akc kanserleri, akc zarında sıvı toplanması,anemi
3. Yatarken oluşması; kalp yetmezliği, koah, reflü, uykuda solunum apnesi
4. gibi hastalıkların belirtisi olabilir
• Nefes darlığının altında yatan neden nasıl tespit ediliyor?
Öncelikle dikkatli bir hikaye alınması, fizik muayene gerekiyor. Sonrasında Akc grafileri, solunum fonksiyon testleri, egzersiz testleri, arter kanında oksijen ve kabondioksit ölçümleri bize nefes darlığının nedenleri açısından çok önemli bilgiler verir. Bu testlerle nefes darlığının nedeninin akc de olup olmadığı anlaşılır ve gerekirse daha ayrıntılı testlere geçilir
• Tanı nasıl konuyor? Erken tanı konulması önemli mi?
Tanı yukarıda anlattığım şekilde konuyor. Erken tanı konması çok önemli, altta yatan hastalığın ilerlemeden durdurulması için erken tanı şart
• Nefes darlığı nasıl tedavi ediliyor?
Nefes darlığının tedavisi altta yatan hastalığın tedavisi ile mümkündür. İlave olarak hastalara oksijen verilmesi veya basınçlı hava verilmesi gibi yöntemler yapılabilir.
Rahat bir soluk almak için neler yapmalı, nelerden kaçınmalı? ( Önerileri maddeler halinde yazmanızı rica ediyorum)
• Sigara dumanı ve kirli havadan kaçınılmalı
• Düzenli spor yapılmalı
• Deniz seviyesinden çok yüksek yerlerde yaşanmamalı
• Burundan nefes alınmalı
• İdeal kilo da olunmalıdır.
Bahar mevsiminde alerjik hastalıkların görülme sıklığında büyük bir artış görülüyor. Bunun nedeni olarak da havada yayılan ağaç, çiçek ve çimenlerin oluşturdukları polenler gösteriliyor. Polenler solunum yoluyla vücuda girdiklerinde, kişi alerjik bir bünyeye sahipse, vücutta salgılanan maddelerden bazıları, özellikle de ‘histamin’ solunum yolları, gözler ve burun zarlarında kılcal damar genişlemeleri ile dokuların şişmesine yol açıyor. Bunun sonucunda da halk arasında ‘saman nezlesi’ olarak bilinen bahar alerjisi ortaya çıkıyor. Acıbadem Fulya Hastanesi’nden Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Reha Baran, polen alerjisiyle ilgili en çok merak edilen soruları yanıtladı:
Her polen alerjik reaksiyon oluşturuyor mu?
Polenlerin hepsi alerjik reaksiyon oluşturmuyor. Bahar alerjisinden çok sayıda polen sorumlu tutuluyor. Alerjiye en çok yol açan polenler arasında ise zeytin, fındık, kızılağaç, pelin, kavak, çayır otu, yulaf, çavdar ve buğday yulafları yer alıyor. Ülkemizde ağaç polenleri genellikle şubat-mayıs, ot polenleri mayıs-haziran, yabani ot polenleri ise yaz ortasından sonbahara dek etki edebiliyor.
HASTALAR ARDI ARDINA 15 – 20 KEZ HAPŞIRIYOR
Hastalar ne tür şikayetlerle doktora başvuruyor?
Bahar alerjisi genellikle nöbetler halinde tekrarlayan; hapşırık, burun akıntısı ve tıkanıklığı, burunda kaşıntı, gözlerde sulanma ve kızarma, boğazda devamlı kaşıntı hissi gibi nezle hastalığıyla aynı belirtilerle seyrediyor. En sık görülen belirtisi ise 15-20 kez tekrarlanan hapşırık ve gözlerde sulanma. Bahar alerjisi olan kişiler bu sorunlarını ‘Adeta krize girmiş gibi ardı ardına hapşırıyor, burun akıntısı ve gözlerimdeki sulanma sorunu yüzünden mendili elimden düşüremiyorum’ diye anlatıyorlar.
2 HAFTADAN FAZLA SÜREN YAKINMALARA DİKKAT!
Hastanın bahar alerjisi mi, yoksa nezle mi olduğu nasıl ayırt ediliyor?
Bahar alerjisi sıklıkla nezle hastalığıyla karıştırılıyor. Her iki hastalık arasındaki ayırt edici en önemli özellik, nezlede semptomlar 1 hafta, en geç 10 gün içinde kaybolurken, bu süre bahar alerjisinde 2, hatta 4 aya kadar uzuyor. Dolayısıyla bu yakınmalar 2 haftadan uzun sürdüğü takdirde bunun altında alerjik bir reaksiyon olup olmadığının araştırılması gerekiyor. Ayrıca yakınmaların aralıklı krizler halinde oluşması, özellikle de hastanın ailesinde alerji öyküsünün olması bize bahar alerjisini işaret ediyor. Ancak kesin tanı alerjik deri testi ve kan tetkiklerinin ardından konuyor.
CİDDİ İŞ GÜCÜ KAYBI NEDENİ!
Hastaların yaşam kaliteleri bu hastalıktan nasıl etkileniyor?
Bahar alerjisi ciddi iş ve okul kaybına yol açabiliyor. Hastalar sürekli hapşırıyor ve akan burunlarını sık sık silmek zorunda kaldıkları için adeta ellerinden mendil hiç eksik olmuyor. Bunların yanı sıra çoğu zaman gözyaşı döken gözlerle iletişim kurmak zorunda kalıyorlar. Çevresindeki kişilerin bundan rahatsız olacaklarını düşündükleri için de bahar mevsiminde arkadaş toplantıları, sinema veya parti gib sosyal ortamlarda bulunmaktan kaçınabiliyorlar. Bu hastaların iş hayatları da bundan nasibini alıyor; yetişkinler toplantılarda, öğrenciler ise okulda konsantrasyon sorunu yaşıyorlar. Örneğin öğretmenler derslerini, yöneticiler ise çok önemli toplantılarını ya da konuşmalarını bu semptomlar nedeniyle yarıda kesmek zorunda kalabiliyor. Tüm bunların sonucunda da depresyon gibi ciddi tablolara kadar ulaşabilen psikolojik rahatsızlıklar yaşayabiliyorlar.
ARTIK ÇOCUKLARDA BİLE GÖRÜLÜYOR
Bahar alerjisi hangi yaş grubunda daha sık görülüyor?
Alerjik bünye genetiktir, doğuştan kodlanmıştır zaten. Öyle ki anne babasında alerjik reaksiyon varsa, çocukta oluşma riski yüzde 50’ye kadar yükselebiliyor. Alerjik reaksiyon vücutta oluşan birtakım immünolojik mekanizmalar sonucu genellikle 20 – 40 yaş grubunda görülüyor. Ancak son yıllarda genetiği değiştirilmiş hormonlu gıdalar, hava kirliliği, endüstriyel maddeler, ozon tabakasının delinmesi gibi çevresel şartlar ile yaşam koşullarının olumsuz yönde değişmesi bağışıklık sistemini zayıflatarak alerjin bünyeni daha da alevlenmesine yol açabiliyor. Bunun sonucunda bahar alerjisi artık 10 yaşındaki çocuklarda bile görülebiliyor.
İLAÇ TEDAVİSİNE EN AZ 3 AY DEVAM ETMELİ!
İlaç tedavisinden başarılı sonuçlar alınıyor mu?
Alerjik hastalıklar tümüyle tedavi edilemiyor. Dolayısıyla bahar alerjisinin tedavisinde amaç; hastalığın tekrarlamasını önlemek ve belirtilerin şiddetini azaltmak. Günümüzde ilaç tedavisiyle burun tıkanıklığı ve burun akıntısı ile göz yaşarması gibi semptomların hafifletilmesi ve bu sayede hastanın kaliteli bir yaşam sürmesi sağlanabiliyor. Bahar alerjisinden yakınanların ilaç tedavisine en az 3-4 ay boyunca devam etmeleri gerekiyor. Ancak hastalar genellikle şikayetleri geçer geçmez ‘artık iyileştim’ gibi büyük bir yanılgıya kapılıp, ilaç tedavisini yarıda bırakıyor. Bunun sonucunda da semptomlar birkaç gün sonra tekrar ortaya çıkıyor. Bu nedenle tedaviden başarılı sonuç alınabilmesi için hastanın ilaçlarını düzenli olarak ve doktorunun önerdiği süre boyunca kullanması şart.
SORUN TEDAVİ EDİLMEZSE KRONİKLEŞEBİLİR!
Bahar alerjisinde de erken tanı ve tedavi önemli mi?
Bahar alerjisinin hafife alınmayıp, mutlaka tedavi edilerek kontrol altına alınması gerekiyor. Aksi halde sorun kronik sünüzite ve bronşite dönüşebiliyor. Veya burun akıntısı gibi belirtiler artık kronikleşebiliyor ve hastalar tedaviden fayda görmeyerek kaliteli bir yaşam sürme şansını kaybediyor. Ayrıca üst solunum yollarında başlayan sorun ilerleyerek alt solunum yollarına kadar iniyor, astım ataklarına yol açabiliyor. Yapılan çalışmalar bahar alerjisinin astıma dönüşme oranının yüzde 30 gibi yüksek oranda seyrettiğini ortaya koydu. Bunun nedeni ise hastaların ‘nasıl olsa geçer’ düşüncesiyle zamanında doktora görünmemeleri, alerjenden yeterince korunmamaları ve sigara içmeleri.
Aşı etkili oluyor mu?
Aşı tedavisinde amaç; alerjik olunan alerjene karşı vücudu yavaş yavaş alıştırıp, bu maddeye karşı oluşan reaksiyonu azaltmak. Ancak aşı tedavisi çok tartışmalı bir konu. Çünkü etki mekanizması henüz tam olarak ortaya konamadığı için ileride vücutta ne tür bir reaksiyon ortaya çıkacağı net olarak bilinmiyor. Bahar alerjisinde ilaç tedavisi zaten hastaların yakınmalarının büyük oranda hafiflemesini sağlayabiliyor. Dolayısıyla aşı tedavisi ancak ilaç tedavisinden fayda görülmediğinde, vücut sadece tek bir alerjene karşı reaksiyon gösteriyorsa ve kişi bu maddeden korunamıyorsa yapılmalı. Riskli bir tedavi yöntemi olduğu için aşının mutlaka hastane ortamında ve alerji konusunda eğitim almış bir uzman tarafından yapılmasına dikkat edilmeli. Aksi halde aşılar fayda vermek yerine, ‘anaflaktik şok’ adı verilen ağır tabloya kadar varabilen ciddi yan etkilere neden olabiliyor. Dolayısıyla seçici olmak ve aşı tedavisini her hastaya yapmamak gerekiyor. (Aşı tedavisi her yıl mı yapılıyor, koruyuculuk oranı nedir? Hangi sıklıkta tekrar edilmesi gerekiyor?
POLENLERE GEÇİT VERMEYİN!
Bahar alerjiniz varsa dikkat etmeniz gereken en önemli şey, polenlerle teması önlemek.
• Polenlerin yoğun olduğu dönemlerde pencereleri kapalı tutun ve arabanızın camlarını da açmayın.
• Evinizin içinde havalandırma sistemleri ve hava filtreleri kullanın.
• Dış ortamda aktivitelerinizi azaltın. Özellikle polenlerin yoğun olduğu 05-10 saatleri arasında dışarı çıkmayın.
• Polenlerin yoğun olduğu yerlerde egzersiz yapmaktan kaçının.
• Mümkün olduğunca yeşil alanlarda bulunmayın.
• Dışarı çıkmışsanız eve girer girmez kıyafetlerinizi değiştirin ve duş almayı ihmal etmeyin.
• Kıyafetlerinizi yatak odasında çıkarmamaya dikkat edin.
• Ağzınızı ve burnunuzu koruyan maske de kullanabilirsiniz.
Polenlerin yoğunlukta olduğu sabah saatlerinde dışarıya çıkmak zorunda kaldıysanız, burnunuzun çevresine bir miktar vazelin sürün. Böylelikle alerjenlerin büyük bir bölümünün o bölgeye yapışıp, solunum yoluna ulaşmaz.